Kuroshitsuji live-action (2014)

Yıllaar önce, tamam abartmayalım 2 yıl önce, Kuroshitsuji'ye film çekileceğini öğrenip casting vs hakkında kıymetli görüşlerimi burada beyan etmiştim. İzledikten sonra da çok değişmedi açıkçası ama 2 dakikalık yüzeysel fragmanla 2 saatlik filmi arasında biraz fark var tabii. Madem işsizim, konuşmamak için bir hiçbir sebebim de yok öyleyse.

Blogda devamlı kafama göre yorum yapıp eleştirdiğimi, postu okuyacak insan olursa merak edeceği başka şeyler de olacağını farkettim, KONUSU GİBİ. Bunu yapmak beni çok sıkmasına rağmen artık konulardan kısa bir bahsedeceğim. Ama hayır, bugüne kısmet değilmiş. Hepiniz Kuroshitsuji'yi biliyorsunuz, ben daha animesinin 2. sezonunu bile izlemezken siz yalayıp yuttunuz. O yüzden konuyu atlamak için yakaladığım bu harika fırsatı kaçırmayacağım tabii ki.

Film Jack the Ripper arc'ını işlemiş. Açıkçası anime ayrıntılarını unuttuğum için ne kadar bağlı kalmışlar bir yorum yapamayacağım ama önemli bir farklılık yüzünden hikaye anlatımı da değişiyor ister istemez. Orjinal Kuroshitsuji Avrupai ambiyanslı, bol aristokratlı, fantastik elementleri olan bir dönem animesiydi.  Film ise 2020 yılında Japonya'da geçiyor, daha çok bilimkurgu eğilimli, fütüristik sahneler sunuyor ve ayrıntılar da buna adapte edilmiş. Bazı şeyleri korumaya çalışmışlar, monarşik sistemi ve dönem kostümlerini mesela. Bence tüm kadronun Japon olmasını mantık çerçevesine oturtan bu fikri tam anlamıyla bir avantaja dönüştürememişler. Mekanlar ve sahne tasarımlar harikaydı ama biraz absürd kaçtığını inkar edemeyiz. Eklektik bir hava yakalamaya çalışmışlar ama illa ki orjinale de bağlı kalacaklar diye kendilerini sınırlayıp potansiyellerini gösterememişler. Yine de çok sırıtmıyor, beynimize mantık aramamayı tembihlersek baya baya keyif alınabilir.
Kuroshitsuji'nin kalabalık karakter yapısını düşünürsek uyarlamanın castingi için bu kadar az kişiden bahsedecek olmak garibime gitti biraz. Tabii onlar da haklı, sen 24 bölümlük animede ve bilmem kaç bölümlük mangada anlatılan o kadar şeyi 2 saate sığdırmaya çalışırsan dakika başı ortaya çıkıveren değişik karakterler tanıtmaya zamanın kalmayacaktır. Mecburen en ilginçlerini ucundan kıyısından göstermeye çalışırsın. Mei-Rin kızımız sevimli unsur diye konulduğunu sandığımız bir yan karakterdi mesela ama gerçek kimliğini öğrenince benim gibi bir sürü kişinin ilgisi tavan yapmıştır eminim, ona yer vermeyi seçmeleri çok normal. Bir Undertaker mesela, pek sevilen, ucubik karakterlerin içinden bile ultra ucubikliğiyle sıyrılabilen bir arkadaş. Ona rağmen bile filmde kaç dakika görünüyordu? 1 mi? Öyle bir şey. Bunu oynayan arkadaş nasıl ve neden ünlü olduğunu anlayamadığım, tam olarak "alanının" ne olduğunu çözemediğim biri. İdol değil bir kere. Tam olarak model de sayılmaz. Oyuncu kesin değil. Neyse Undertaker olarak rolüne bürünüp bürünemediğini inceleyecek kadar uzun süre görünmediği için pek yorum yapamayacağım ama bir kere de Japonya'nın marjinal (doğru sıfatı bulamadım burada) gençliğinin tarzlarından ödün vermeden böyle mainstream projelerde yer bulabilmesine sevindim. Sonra yeni bir karakter yaratmışlar, adını hatırlayamadığım bir aristokrat. Animede var mıydı hatırlayamadım, belki de orjinal karakterin Japonlaşmış versiyonudur (hikaye mekanını İngiltere'den Japonya'ya taşımışlar ya hani). Ben oyuncuyla ilgilendim daha çok. Yu Shirota, Arakawa Under the Bridge'den hatırladığım ve sevdiğim bir bey, diğer projelerini takip edeceğim -o kadar Asyalının içinde gidip Batılı/melez oğlanı beğenmem de az ırkçılık değil ha. Çok ayıp.

2009'da izlediğim Kuroshitsuji animesinden hatırladığım Finnian, Pluto, Elizabeth, Madam Red ve çılgın hizmetçisi Grell gibi görmeyi pek istediğim karakterler yoktu. Yani evet fantastik bir seriyi "gerçek dünya" diline uyarlamak zor ama işte daha geçen postta bahsettiğim Ouran HSHC yapmış kardeşim, öyle imkansız da değil. Ayrıca Madam Red ve Grell atlanmış değil, Japonlaştırılmış ve sakinleştirilmiş versiyonlarını oluşturmuşlar ama bunlar karakterlerinden o kadar çıkmışlar ki tamamen farklı karakterler yaratılsaymış belki daha özgür olunacağı için özgün de olunabilirmiş. Hele o hizmetçi-bodyguard neydi kardeşim, derinlikten yoksun, soğuk olsun diye kasılırken yanlışlıkla karaktersiz bir robot çıkmış. Oyuncunun suçu değil bence. Ne bileyim kırmızı saç ve sivri dişle kendilerini zorlamak istemediler belki, hepten cosplayli çocuksu bir şey çıkacak diye korktular diyelim. Ama sonuç olarak ortaya çıkan film de olgunluk abidesi sayılmaz, hala animeyi izleyen ergen kızlar kitlesi dışında çekecekleri pek bir insan düşünemiyorum. Belki Japonya'da olay farklıdır, bilemem.
Ciel ve Sebastian'ı en sona bıraktım bu sefer. Açıkçası ikisi de favori karakterlerim değildir normalde. Ana karakterleri sevmeyince hikayeyi de sevmiyorsun, Kuroshitsuji animesinde de böyle oldu. Ama küçükbey Ciel Ciel olmaktan çıkmış küçükhanım Shiori olmuş. Daha önceki postta da dediğim gibi genderbender öğesini seviyorum ve bu değişiklik, Ciel'in yaşının büyümesiyle birlikte beni pek de rahatsız etmedi. Asıl sorun bunu NEDEN yaptıkları. Tamam, kız çocuklarının ailenin başına geçmesine izin olmadığı için o da erkek kılığına giriyor, burası mantıklı. Mantıklı olmayan ise orjinal karakter zaten erkekken bunu kıza çevirip bir de erkek kıyafeti giymek zorunda bırakmaları. Eğer sondaki öpüşme bile denemeyecek, romantizmden uzak bir ağız tokuşturma sahnesi için "erkek erkeğe olmaz" diye düşündülerse ayıp etmişler. Hikayedeki homoerotizmi inkar etmeyelim tabii, bunun önüne geçmek istedilerse başarılı olmuşlar ama niye yani? Bakın insanların cinsel yönelimi beni ilgilendirmediği gibi kendim hetero olarak sadece hetero hikayelerle ilgileniyorum. Yaoi sevmeyişimin bununla ilgisi yok ama. Günümüzün popüler yaoi ya da shounen ai hikayelerinin hedef kitlesi kadın okuyucular. Erkeklerin lezbiyen pornosu sevmesine benzetilebilir bir yönden ama karakterlere biçilen seme-uke, köle-efendi rolleri fena halde kadın erkek ilişkilerini baz aldığı gibi çoğu cinsel suistimal, tecavüz vs içeriyor. Zaten eşcinsellerin değil de heteroların okuduğu bir şeyi eleştirmemin beni homofobik yapacağını sanmıyorum. Kuroshitsuji'deki dalga geçilerek değinilen bu tarz bdsm fantezileri (google yine bu kelimeleri aratanları benim bloga yönlendirecek:s) benim canımı sıkıyor çünkü Ciel ÇOCUK. Filmde böyle nahoşluklara pedofililere ya da imalarına maruz kalmamak güzeldi vallahi, üstelik animenin aksine şakalı makalı cinsellik hiç yoktu. Yine de filmi "normalleştirme" adına Ciel'i Shiori yapmalarını sevmedim. Oynayan Ayame Goriki'yi pek beğendim. Kaşlarının fotosunu doktora götürüp aynısını bana yapmaları için estetik ameliyat olacağım. Psikopata bağlamadan sakin, otoriter ve buz gibi soğuk karakterleri nadiren kadınlara veriyorlar, o bu kadar genç haliyle iyi kotarmış. Diğer masum ve saf Japon genç kızı stereotipinden farklı bir havası var, daha karizmatik. Onun da diğer projelerine torpil geçeceğim mutlaka. Hatta bir de shoujo uyarlaması da çekmiş, L-DK, mangasını sevmezdim ama 2 saatliğine katlanabilirim sanırım (güncelleme: katlandık hayırlar olsun).

Hiro Mizushima geçen postta da dediğim gibi fazlaca idealize edilmiş Japon ünlülerinin içinde çekici bulduğum bir beydir. Tip olarak, doğruya doğru şimdi, Sebastian'la birebir aynı değil ama tavırlarını birebir kopyalamak için epey uğraştığı ortada. Ha özellikle başlarda bir kasıntılık, bir manken edasında yürümeler, tehditkar ortamda kayıtsız kalmalar falan var. Sonra alışıyorsun. Hamarat hamarat her şeyi halletmesi ve bunları yaparken her daim halinden memnun gözüken maskesini takınması çok tanıdık. "Bu insanlar ne kadar ilginç hadi biraz inceleyeyim" tavrının mantığını asla kavrayamayacağım ama iyi yansıtmış. Bu rol için epey bir kilo verdiği belli oluyor çünkü pek sıska ve minyon gözüküyor. Sıska, minyon ama hala güzel. Normalde orjinal karakterini sevmezken bu minyonluğunun ona kattığı sempatiklik sayesinde liseli bir fangirl oldum. O kediyi andıran -gülüşü demeyeyim de- "mimiği" animede hazzetmiyorken filmde çok tatlı buldum. Fragmanı izlediğimde nedenini anlayamamıştım ama göz kısarak bakma olayı da bu kedimsi mimik için sanıyorum. Genç kızları çekecek kilit karakter Sebastian'ın sevilesilik seviyesi gayet yüksek ve bu da film prodüksüyonun başarılı olması için yeterli bir sebep sanırım -en azından kendileri için. Yine de hardcore fanları ne kadar uygun bulur bilemem.

Keyifle izledim ya o yeter, gerisini bırak. Sonuç paragrafı bu olsun evet.

Yorumlar